Stres, bireylerin yaşamları boyunca karşılaştıkları ve çevreyle uyumlarını bozan, kapasitelerini zorlayan durumlara verdikleri tepki olarak tanımlanabilir. Organizmanın, rahatsız edici bir duruma karşı verdiği bu tepki, her bireyde farklılık gösterebilir. İnsanların tamamı, çevrelerinde meydana gelen olaylara tepki verirler. Stresin olmadığı bir durumda, bireylerin çevrelerine karşı tepki vermesi mümkün olmaz; çünkü bu, enerjinin yokluğunu işaret eder ve bu durum da nihai olarak ölümle sonuçlanabilir. Bu nedenle, stresin yaşamın bir parçası olduğu kabul edilmelidir. Ancak, aşırı düzeyde stres de yaşamı sürdürülemez kılar. Aşırı stres, enerji tüketimine neden olacağından, bireyin sağlığını olumsuz etkiler. Bu yüzden, stresin belirli bir düzeyde olması önemlidir. Uygun düzeyde stres, fiziksel ve zihinsel gücü artırabilir, hayata olumlu bakış açısı kazandırabilir ve bireyin hedeflerine ulaşması için potansiyelini tam anlamıyla kullanmasına olanak sağlar. Yoğun ve uzun süreli olmayan stres, bireylerin gereksinimlerini karşılar.

Bu belirtilerin çoğunun bir arada olması, kişinin stres altında olduğunu göstermektedir.

Stresin birçok sağlık sorununa yol açtığı bilinmektedir. Stres sırasında beyin, vücuda "savaş" ya da "kaç" emrini yollar. Bu esnada kalp, enerji üretebilmek için daha hızlı atar ve besinleri daha hızlı pompalamaya başlar. Oksijen ihtiyacı arttığı için solunum hızlanır ve kan damarları genişlemeye başlar. Göz bebeklerinde büyüme olur. Dalakta daha fazla kan üretilir. Karaciğer, kanın ihtiyacı olan glikozu daha fazla üretir. Sindirim yavaşlar. Beyin ve kaslar enerji kullanmaya başlar. Ancak bu durumun uzun sürmesi, vücuda zarar verecektir.

Kişi stresli olduğunda daha fazla enerji harcadığından, kendini yorgun, güçsüz ve endişeli hisseder. Bu durum, uyku sorunlarına yol açar. Kişi, asabi ve heyecanlı bir yapıya sahip olur. Dikkatini toplayamaz, konsantrasyon kayıpları yaşar. Daha önce kolayca başa çıktığı işleri yaparken zorlanır. İş performansı azalır ve düşer. Kişi, kendi işini zorlaştırmaya başlar. İçine kapanır ve madde bağımlılığına yönelebilir. Kendini rahatsız hisseder, panik ataklar yaşayabilir. Ateş basmaları, hızlı kalp atışları görülür. Çarpıntılar, baş ağrıları, nefes darlığı, yutkunma zorluğu ve hazımsızlık çekmeye başlar. İştah kaybı sebebiyle kilo kayıpları ve mide bulantıları yaşar. Vücut direnci azalır, sıkça soğuk algınlığı yaşar ve cinsel fonksiyonlarda değişimler meydana gelir. Ayrıca vücut su tutmaya başlar, tansiyonu yükselir. Bu, kalbe daha fazla yük bindirir. Vücut, kendini korumak için stres hormonu salgılamaya başlar. Enerji sağlanması için yağ harcanması, kanda kolesterol ve yağ oranını artırır. Bu durum, kişinin kalp damar hastalıklarına yakalanmasına neden olabilir. Stres halinin uzaması, kemiklerde ve kaslarda kayıplara neden olur. Diyabet hastalığı ortaya çıkabilir. Bunun sebebi, stres hormonunun kan şekerini bozması ve pankreasa yük bindirmesidir. Pankreas zarar gördüğünde kandaki şeker düzeyi değişmektedir.

Stresle başa çıkmanın en etkili yolu, her şeye vakit ayırmayı öğrenmektir. İş ve ders gibi mecburi olanların dışında, eğlence, aktivite ve egzersiz gibi konulara da vakit ayrılmalıdır. Bu aktiviteler, vücudun fizyolojik koşullarını düzene sokar. Kalp, vücuda daha fazla oksijen gönderir ve kişinin gücü ile zindeliği artar. İnsan, stres hormonlarından kurtulur ve bedeni daha rahat kontrol eder. Beslenmeye dikkat etmek, kafeinli içecekleri azaltmak da enerji düzeyini düzenler ve stresi azaltır. Bu konuda bir uzmana danışmakta fayda vardır. Sosyal etkinliklere katılmak, stresin azaltılmasına katkı sağlar. Farklı şeyler denemek, stresten uzaklaşmaya yarayabilir. Olumsuz düşünceler ise yaşanan stresi daha da kötüleştirir. Bu yüzden, olumlu düşüncelere sahip olmak oldukça önemlidir.