Depresif bozukluk, bireyin düşünce ve davranışlarını olumsuz etkileyip, fiziksel sağlığını ve yaşamını bozacak derecede duygu durum bozukluğudur. Bu durumun ortaya çıkması için, bireyin kendisine, çevresine ve geleceğe yönelik olumsuz değerlendirmeler yapması, olumsuz düşüncelerin düşünmeden otomatik olarak ortaya çıkması ve algılamada ve bilgiyi işlemede sistematik hataların olması gerekmektedir.

Bu belirtilerin en az 2 haftadan beri yaşanması, kişinin yaşamını etkileyecek dereceye gelmesi ve belirtilerin en az 5 tanesinin bir arada görülmesi halinde kişinin depresyonda olduğu söylenebilir. Bireyin vakit geçirmeden bir uzmana başvurması gerekir.

İnsanların yaşamında her zaman depresyona girme olasılığı bulunmaktadır. Bu güçsüzlük göstergesi olarak görülmemelidir. Bu dönemlerde kişiler önemli kararlar almaktan kaçınmalıdır. Bu süreci yaşayanlar yalnız kalmamaya özen göstermeli, değişik faaliyetlerde bulunmalıdır. Ancak tehlikeli olan, dikkat gerektiren işlerden uzak durulmalıdır.

Bu etkenler kişiyi depresyona sokabilecek risk faktörleridir. Bunların olması kişinin depresyona gireceğini kesinleştirmez. Ancak kişileri depresyona daha yatkın bir hale getirir. Depresif bozuklukların en önemli sebebi kalıtsal etkenler ve kişilik özellikleridir. Bazı hallerde kişi önemli bir sebep yokken, kendisini kötü hissedebilir. Bu durumda buna sebep olan biyolojik etkenler bulunmaktadır. Kişilik yapısı gereği çevresindekileri mutlu etmeye çalışan, kimseyi kırmamak için buna uygun davrananlar depresif duygu ve düşüncelerin etkisine daha kolay girerler. Bunun dışında bazı ilaçlar ya da fiziksel hastalıklar da depresyon nedeni olabilir. Günümüzde depresyon görülme sıklığı özellikle genç nesilde giderek artmaktadır.

Depresyona giren kişiler tedaviyi kabul ettikleri takdirde tedavi yapılabilmektedir. Özellikle terapiler için bu önemli bir husustur. Tedavide ilaçların ve psikoterapilerin birlikte kullanılması daha fazla fayda sağlar. Bu tedavide kullanılan antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmamaktadır. Psikoterapilerde hastaların rahatsızlıkla nasıl başa çıkacakları öğretilir. Bu sayede kişilerin depresyon karşısında daha güçlü olması sağlanır. İnsanların depresyona girmesinden çok, bundan nasıl kurtulacaklarını öğrenmesi daha önemlidir. Çünkü insanlar yaşam boyu her zaman depresyonla karşı karşıya gelebilir.