1421'de Robert Burton, anksiyete ataklarına eşlik eden somatik (bedensel) duyumlardan ve agorafobik kaçınma davranışından söz etmiştir. 19. yüzyılın sonlarına doğru, "irritabl kalp" sendromu olarak bilinen bir durumdan bahsedilmiştir. 1905'te, Usler göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı ve sinirlilikten yakınan hastaları tanımlamak için "kalp nevrozu" terimini kullanmıştır. Freud, 1894'te Hecker'in çalışmalarını yorumlayarak bugünkü panik atağın karşılığı olabilecek "Anksiyete Nevrozu" kavramını ortaya atmıştır. Bu hastalığın nevrasteni ile ayrı bir özelliğe sahip olduğunu iddia etmiştir. Freud'un "Anksiyete Nevrozundaki" belirtilerden dokuzu panik atakta görülen belirtilerdir. 1919'da Lewis, 1. Dünya Savaşı'na katılan askerlerde görülen belirtileri "asker kalbi" olarak tanımlamıştır. Kadınlarda görülen tabloya ise "efor sendromu" demiştir. 1972'de aynı tabloya "nöro sirkulatuvar asteni" adı verilmiştir. 1980'de Amerikan Psikiyatri Birliği, Panik Bozukluğu ayrı bir antite olarak DSM-III kitabına koymuştur. Ekstra Bilgiler Panik bozukluk ve agorafobi, tarih boyunca birçok farklı isim ve tanımla anılmıştır. Hastaların yaşadığı belirtiler, dönem dönem farklı uzmanlar tarafından farklı şekillerde değerlendirilmiştir:
Bu tarihsel sürecin incelenmesi, bugün anksiyete bozuklukları ve panik atakların anlaşılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Günümüzde, bu bozuklukların tedavisinde kullanılan yöntemler, tarih boyunca biriken bilgi ve tecrübelerin bir sonucudur. |